7.11.2010

About International Relations


DAĞLIK (YUKARI) KARABAĞ’DA NELER OLUYOR?

Dağlık Karabağ’’da 10 Aralık 2006 tarihinde bölgede yaşayan Ermenilerin düzenledikleri referandum 1987’den beri kanayan bir yara olan ve Sovyetlerin 1991’deki dağılımından sonra alevlenen bu sorunun yeni bir boyuta dönüşümünün işareti mi?

Dağlık Karabağ’ın durumuna geçmeden önce coğrafi yapısına bakılırsa Dağlık Karabağ, Karabağ bölgesinin bir parçasıdır. Karabağ, Azerbaycan’da Kür ve Aras Irmakları ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe gölü arasındaki dağlık bölge ile bu bölgeye bağlı ovalardan oluşan bir yerdir.Bölge ismini 17.yy’da bu toprak üzerine kurulan bir Azerbaycan Türk hanlığından almıştır.Dağlık Karabağ 4392 km2’lik yüzölçümüne sahip olup 18.000 km2’lik Karabağ bölgesinin son derece küçük bir kısmını oluşturur.Ormanlık bir araziye sahip olan Dağlık Karabağ bölgesi aynı zamanda yeraltı kaynakları yönünden de çok zengindir.Karabağ bölgesi genel olarak Azerbaycan’ın diğer bölgeleriyle beraber,Ermenistan’ı ve İran’ı da kontrol edebilecek bir noktada bulunması nedeniyle Kafkasya bölgesinde jeopolitik bir öneme sahiptir ki zaten bu özelliğinden dolayı birkaç yüzyıldır bölgede son yıllarda da dünyada adının duyulmasına neden olmuştur.

Dağlık Karabağ sorununun tarihsel kökenlerine bakıldığında Karabağ, III.Murat zamanında Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girmiş ve 18.yüzyılda İran’a bırakılmıştır. Bu yüzyılda da bölgede  Karabağ Hanlığı kurulmuştur ve 1826 yılına  Çarlık Rusya’nın işgali altına girinceye kadar bağımsızlığını korumuştur. O zamana kadar bölgedeki nüfusun %65’ini Azerbaycan Türkleri oluştururken, Ermenilerin nüfus oranı sadece %35’ti.Fakat Çarlık Rusya’nın Osmanlıyla aralarında,kendisine yakın bir ^Hıristiyan devleti^kurma çabaları doğrultusunda,bölgeye Anadolu’dan ve İran’dan 1.300.000 civarında Ermeninin göç ettirilmesi bu zamana kadar süren bölgedeki kaosun temeli olarak gözükmektedir.Bu göçler sonucunda Ermeniler nüfus çoğunluğunu ele geçirmiş böylelikle Ermeni bölgesinin kurulması sağlanmıştır.1.Dünya Savaşı
öncesinde  Osmanlı denetiminde bulunan bölge, Osmanlı’nın savaştan yenik ayrılmasıyla İngilizlerin kontrolüne geçmiştir.İngilizler de bir müddet sonra Dağlık Karabağ’ın kontrolünü Azerbaycan’a bırakmıştır.Bu süreç içerisinde Ermeniler de Doğu Anadolu’da hızla örgütlenmeye başladılar.Amaçları ^Büyük Ermenistan^hayalini gerçekleştirmeye çalışmaktı.Bu düşünce içerisinde Kafkasya ve Doğu Anadolu’da yaşadıkları topraklar üzerinde etnik çalışmalara ve ayrılıkçı hareketlere yöneldiler.Bu durum Karabağ bölgesinde karşılıklı olarak onlarca insanın öldürülmesine sebep olmuş Çarlık Rusya’nın müdahalesi ile kısa bir süre rahatlasa da 1917’deki Bolşevik devrimiyle birlikte bölgede bir otorite boşluğu oluşmuş bunu fırsat bilen Kafkas devletleri de bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir  özellikle Ermenistan kurulunca,Ermeniler daha önce de bahsettiğimiz gibi ^Büyük Ermenistan^hayaliyle hem Anadolu topraklarına hem de Azerbaycan’a ait bölgelere Taşnak çeteleri ile saldırılara başlamışlar ve 1920 yılında Paris Barış Konferansında Azerbaycan toprağı olarak kabul gören Dağlık Karabağ’ı da hedef haline getirmiştir.

Dağlık Karabağ krizinin asıl çıkış noktasıysa 80li yılların sonudur. Paris Barış Konferansında Dağlık Karabağ’ı da hedef haline getiren ve çeşitli saldırılar düzenleyen Ermeniler SSCB’nin dağılma sürecine girdiği dönemde Azerbaycan’ın bu zamana kadar hakimiyetinin sürdüğü Dağlık Karabağ’da yeniden hak iddia etmeleriyle bu sorun gündeme gelmiştir.Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı istemeleri Rusya’nın daha Çarlık Rusya’sı zamanındaki politikalarının bir uzantısıdır çünkü Rusya için Kafkasya politikasında Ermenistan ve Ermenilerin vazgeçilmez oluşu ve Ermenilere Karabağ ve Dağlık Karabağ için destek vermeleri Ermenilerin Dağlık Karabağ üzerinde bu denli ısrarcı olmasının sebebidir.Ermenilerin Dağlık Karabağ üzerindeki hak iddiaları burada nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları kabulünden yola çıkmaktadır.Bu tezlerinde kantitatif bakımdan haklı olabilirler çünkü 1989 sayımına göre Dağlık Karabağ nüfusunun %75’i Ermenilerden,%25’i Azerilerden oluşmaktadır.Ama daha öncede burada belirtildiği üzere Ermeni sayısının artmasının temel nedeni Rusya’nın Kafkaslarda izlediği politikadır.1987 yılından itibaren Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler ayrılıkçı taleplerini gündeme taşımışlardır ve bu durum 1990 yılı sonlarından itibaren silahlı çatışmalara dönmüş 20.yüzyılın başındaki çatışmalardan çok daha kanlı çatışmalara sahne olmuş,Rusya’nın askeri ve siyasi desteğini alan Ermenistan,Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etmiş ve taraflar arasındaki askeri operasyonlar 9-12 Mayıs 1994 tarihinde ateşkes anlaşması imzalanana kadar devam etmiştir.

Dağlık Karabağ problemi 1992 yılına kadar bölgesel bir sorun olarak tanımlanmıştır ama bu tarihte tarafların yani Azerbaycan ve Ermenistan’ın Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGIT) üye olmasından sonra Dağlık Karabağ sorunu uluslararası nitelik kazanmış ve Rusya başta olmak üzere ABD,Fransa,Türkiye ve İran’ın arabuluculuk girişimleri olmuştur.Bu sorunun çözüme kavuşması için AGİT’ 1992’de Minsk Grubu’nu oluşturmuştur.AGİT Minsk Grubu’na Amerika, Rusya, Türkiye, Fransa, İtalya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Beyaz Rusya, İsveç, Azerbaycan ve Ermenistan temsilcileri dahil edilmiştir. Minsk Grubu’nun eş başkanları ise ABD, Fransa, ve Rusya tarafından atanmaktadır. Minsk Grubu’nun sorunun çözümü için son 12 yıllık faaliyet raporları değerlendirildiğinde, bu belgelerde Azerbaycan’ın milli güvenlik ve ulusal çıkarlarının aleyhine barış projeleri teklif ettiği görülmektedir.

AGİT Minsk Grubu bugüne kadar sorunun çözümü için taraflara üç öneri sunmuştur:
  1. Paket Çözüm (Haziran 1997).
  2. Aşamalı Çözüm (Ekim 1997).
  3. Ortak Devlet (Kasım 1998).
Paket çözüm modelinde Dağlık Karabağ’ın, Laçin, Şuşa ve işgal edilmiş diğer bölgelerin statüsünün aynı anda çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Aşamalı çözüm modelinde ise Dağlık Karabağ ve işgal altında bulunan diğer bölgelerin statüsünün ayrı ayrı görüşülmesi istenmiştir. Ermenistan, kendisinin ve Dağlık Karabağ’ın çıkarlarını korumadığı gerekçesiyle ilk iki öneriyi reddetmiştir. Üçüncü Ortak devlet modeli de Azerbaycan tarafından kabul edilmemiştir.

Minsk grubu objetif bir grup görünmesine karşın Azerbaycan lehine çok az çalışması bu objektifliğine ciddi bir  şekilde gölge düşürmüştür. Sorunun çözümüne yönelik hazırladığı projelerde Azerbaycan’ın ulusal çıkarları bir önceki projelere göre daha çok göz ardı edilmektedir.

Dağlık Karabağ sorununda çok önemli bir yeri olan Hocalı Katliamı’na da değinilmesi gerekir.
Hocalı Katliamı,25 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde çok sayıda Azeri sivilin, Ermeniler tarafından öldürülmesi olayıdır.Azeri kaynaklarına ve Memorial Human Rights Center, Human Rights Watch ve diğer bazı uluslararası insan hakları kuruluşlarının bildirdiklerine göre katliam, Rus 366. Motorize Alayı’nın desteğindeki Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Fakat tüm bu belgelere ve tanımalara rağmen Ermenistan hala evrensel anlamda suçsuz görülmektedir. Ermeniler’in Hocalı katliamını yapmaları da Karabağ’ı özellikle Dağlık Karabağ’ı ele geçirmede bir aşama olduğundan kaynaklanır.Karabağ’daki tek havaalanının Hocalı’da olması ve Hocalı’nın çok stratejik bir bölgede kurulmuş olması Ermenilerin nasıl bir yol izlediğinin göstergesi sayılabilir.

AGİT Minsk grubunun da kalıcı barış için amaca ulaşamamasından sonra Azerbaycan ve Ermenistan 2001 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olmuş ve Dağlık Karabağ sorununu barışçıl yollardan çözme konusunda siyasi yükümlülük altına girmiştir. Ancak gelinen noktada yine nihai bir çözüme ulaşılmadığı görülmektedir tüm bu uğraşların yanı sıra genel olarak sorunun çözümü için referandum bölgeye uluslararası barış gücünün yerleştirilmesi,Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarının boşaltılması ve savaş suçlularının ülkelerine dönmesi öngörülmektedir.10 Şubat ve 5 Haziran 2006 tarihlerinde Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanlarının görüşmeleri olmuştur.Ancak taraflar arasında artan bunca temas yoğunluğunun yarattığı iyimserliğe 10 Aralık 2006’da Dağlık Karabağ’daki Ermenilerin yaptığı referandum gölge düşürmüştür.Dağlık Karabağ’ın uluslararası toplum tarafından bağımsız bir Ermeni devleti olarak tanınmasını amaçlayan bir faaliyettir;ancak bunun amacına ulaştığını söylemek zordur çünkü genel olarak bu referandumun Azerbaycan anayasasına aykırı olduğu görüşü savunulmuştur.19 Temmuz 2007’de de devlet başkanlığı seçimleri düzenlenmiştir.Dağlık Karabağ’daki seçimler de tıpkı anayasa referandumu gibi uluslararası hukuka aykırı olan mevcut durumu tek yanlı olarak meşrulaştırma ve tanınma çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.Azerbaycan,Dağlık Karabağ bölgesinin hukuki ve tarihi olarak kendisine ait olduğunu ileri sürmektedir ve bu ileri sürüşü de uluslararası hukuk tarafından da desteklenen bir durumdur.

Sonuç olarak bu referandumun Ermenilerin değer verdiği bir başka propaganda girişimi olduğu, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmazlığın çözümünü güçleştireceği, diğer yandan Güney Kafkaslarda özellikle gereksinim duyulan barış ve istikrarı sağlamasına da katkıda bulunmayacağı söylenebilir ne yazık ki.



Resources:

Makaleler:

Yıldız DEVECI BOZKUŞ(Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Uzmanı)
Dağlık Karabağ’da Sular Isınıyor Mu?


Hasan KANBOLAT(ASAM Kafkasya Uzmanı)
Dağlık (Yukarı) Karabağ’da ‘’Devlet Başkanlığı’’ Seçimleri ve Sonrası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...